Antikalar E-posta Listesi

Türk Sanat Piyasasından haberdar olmak için, en güncel müzayedeleri takip etmek için lütfen eposta listemize üye olun.

         

123 Street Avenue, City Town, 99999

(123) 555-6789

email@address.com

 

You can set your address, phone number, email and site description in the settings tab.
Link to read me page with more information.

Şevket Dağ

Taha Toros

Boğaziçi'nde Bir Kayık
(Taha Toros Koleksiyonu). 

Abidelerimizin, özellikle mimarlık sanatının ışıklı eserlerinden olan camilerimizin ünlü ressamı olan Şevket Dağ, 1876'da İstanbul'da Küçük Mustafa Paşa Mahallesi'nde doğdu. Babası, deniz önyüzbaşılarından Çerkez İsmail Kaptan'dı. 

Şevket Bey ilk eğitimini Âşık Paşa'da Hacı Ferhat Okulu'nda, orta eğitimini Öğretmen Okulu'nda yaptıktan sonra Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'na girdi. Burayı birincilikle bitirdi. Camilere karşı olan tutkusu yüzünden fırçasını bu konularda kullandı. Bu janrda o derece başarılı oldu ki, yabancı ülkelerden bile takdir aldı. Bazı tabloları Viyana'da, Atina'da satıldığı gibi en ünlü tablosu Japon Elçisi tarafından satın alınarak Tokyo Müzesi'ne gönderildi.

İkinci Dünya Harbi'nin başladığı sırada Almanya'nın Ankara Büyükelçisi olan Von Papen, Şevket Bey'in evine gelerek seçtiği bir cami tablosunu satın aldı ve Berlin'e gönderdi.

Şevket Bey yukarıda belirttiğimiz gibi, dış sanat dünyasında da tanınan bir fırçanın sahibiydi. 1927 yılında Japonya'dan Türkiye'ye (Şuin Natyo) adında ünlü bir ressam geldi. Türkiye'de iki buçuk ay zarfında üçü pano olmak üzere altmışa yakın yağlıboya tablo yaptı. Konu olarak Rumeli Hisarı'nı, Dolmabahçe Sarayı'nı, Cihangir'den bazı manzaraları, kar altındaki İstanbul'u, III. Ahmet Çeşmesi'ni ve eski Türk evlerini tuvallere geçirdi. Bu ünlü Japon ressam, Kız Öğretmen Okulu'nu, Güzel Sanatlar Akademisi'ni, Galatasaray Lisesi'ni de ziyaret ederek, buradaki resim öğretmenleri ile görüştü. Bu arada ressam Şevket Bey'le tanıştı. Onun cami resimlerindeki ustalığına hayran oldu. Hatta Şevket Bey'i Japonya'ya davet etti. Şevket Bey Japonya'ya gidemedi, ama şaheser denilebilecek cami tabloları onun yerine Japonya'ya gitti.

Harem Dairesi, 1917
(İstanbul Resim Heykel Müzesi).

Şevket Bey 1909 Münih Sergisi'nde altın madalya kazanmış, 1933'te Paris'te "Salon des Artistes Français" de üç tablosu sergilenmiş, büyük takdir kazanmıştır. 

Son İran Şahı'nın babası Şehinşah Rıza Pehlevi -Atatürk'ün konuğu olarak- 1934 yılında Türkiye'ye geldiğinde, İstanbul'da tarihi eserleri ziyaret etti. Bu arada Şevket Bey'in bir Yeni Cami tablosunu gördü. Tahran'daki Gülistan Sarayı için satın aldı. 

Şevket Bey'in orijinal bir imzası vardı. Bu imza bir paletti. Yaptığı tabloların -genellikle- baş tarafına küçük bir palet oturturdu. Bu, onun imzasıydı. 

Şevket Bey (palet) imzasına o kadar bağlıydı ki, Rumeli Hisarı'ndaki yalısının cephesine bir palet çaktırmıştı. Oradan geçenler paleti gördükçe bu ünlü ressamımızı hatırlardılar. 

Elli yılı aşkın sanat hayatında çok sayıda cami tabloları yaptı. Bu arada Atatürk'ün sezişi ve takdiri ile -bir abideler şehri olan- Konya'dan milletvekili seçildi. Bir devre açıkta kalan Şevket Bey, İnönü'nün önerisi ile ikinci kez milletvekili oldu. Bu defa doğuda Siirt'i temsil ediyordu.

Şevket Bey, ressamlığı yanında güçlü bir resim öğretmeniydi. Ayasofya'da sekiz sene çalıştıktan sonra, çok sevdiği hocalığa döndü. Resim öğretmenliğine 1902 yılında Mahmudiye Rüştiyesi'nde başladı. Sırasıyla Galata, Nişantaş, Aksaray, Feriköy, Koca Reşit Paşa ve Kadıköy Numune Okulları'nda, Vefa, Nişantaş, Galatasaray Liseleri'nde resim öğretmenliği yaptı.

Galatasaray'da, -ünlü ressamımız Fikret Mualla'nın hocası oldu. Fikret Mualla, anılarında Şevket Bey'in ilk dersini şöyle anlatır: 

"- Pehlivan yapılı, zarif, iri gözlü ve pos bıyıklı idi. İlk dersimize girdiğinde cebinden üç kurşun kalemle bir çakı çıkarttı. Kurşun kalemin nasıl açılacağını ilk ders olarak gösterdi. Şevket Bey her konunun alfabesinden ve temelinden başlayan bir eğitimciydi." 

Türk Ressamlar Cemiyeti'nin 11 Mart 1920 tarihli toplantı tutanağı.

Şevket Bey meslektaşları arasında bir organizatördü. Onları bir araya getirir, meslek sohbetleri sağlardı. Bir ressam olan -daha sonra son halifeliğe seçilen Abdülmecid Efendi'nin şehzadeliğinde ve veliahtlığında en iyi dostu ve meslektaşı Şevket Bey'di. Şevket Bey onun himayesini sağlayarak Türk Ressamlar Cemiyeti'ni iki arkadaşı ile birlikte kurdu. Bunlar, Çallı İbrahim ile Hikmet Onat'tı. Resim tarihimizde bir temel taşı niteliğindeki Cemiyet, 10 Aralık 1919'da kuruldu. Cemiyet ilk toplantısını 11 Mart 1920 Perşembe günü yaptı. İlk toplantının kararları bu üç ünlü ressamımızın imzalarını taşımakta olup, özet olarak şöyledir: 

"Birinci toplantı: Üyelerden ressam İbrahim (Çallı), Hikmet (Onat), Şevket (Dağ) Bey'ler hazır olduğu halde aşağıdaki kararlar alınmıştır: 


1.Veliaht-ı Saltanat (geleceğin padişahı) Abdülmecid Efendi Hazretleri'ne, Cemiyet'in kurulduğunu bildiren bir mektup yazılması. 
2.Eserleriyle tanınmış olan meslektaşlara da bilgi verilmesi. 
3.Kurucu üyelerden ressam Şevket Bey'in Genel Sekreterliğe seçilmesi. 
4.Cemiyete mahsus etiketli zarf ve kâğıt basımı."

Cemal Nadir'in çizgileriyle fırçasını camilere ve minarelere adayan Şevket Dağ.

Yeni Cami İçi.
Claude Farrere'e armağan edilen tablo
(Taha Toros Koleksiyonu).

Şevket Dağ'ın Yeni Camii ile ilgili ünlü tablosunun büyük Türk dostu Claude Farrere'e armağan edilmesi önemli bir olay olarak hatırlanmaktadır. O günlerde Kurtuluş Savaşı bütün hızı ile devam etmektedir. Türkleri kalemi ile devamlı surette savunan Piyer Loti, Türkiye'ye davet edilmek isteniyor. Ne var ki, bu büyük Türk dostu hastadır. O kendi yerine -kendinin devamı sayılan- Claude Farrere'i Anadolu İhtilali'nin lideri Mustafa Kemal'e göndermiştir. Claude Farrere önce İstanbul'a geldi. İşgal makamlarından aldığı izinle İzmit'e gitti. Milli Kuvvetler'in batıya en yakın yeri İzmit ve Adapazarı çevresiydi. Mustafa Kemal Paşa'yla orada görüştü. Claude Farrere'in bu gelişi, bizimle savaş halinde olan Fransızları hayli yumuşattı. Claude Farrere İstanbul'da kültür çevrelerini, bu arada yüksek okulları ziyaret etti. Kendisine ressam Şevket Dağ'ın yaptığı Yeni Cami tablosu hediye edildi. Şevket Dağ, bu tablonun Claude Farrere'e verilmesinde hazır bulundu ve okul müdürü ile birlikte konuşma yaptılar. 12 Haziran 1920 tarihini taşıyan ve tablonun altına çivilenen plakette Türkçe ve Fransızca olarak "Türk milletinin asil dostuna" hitabı, ünlü bir Türk hattatına yazdırılmıştı. Claude Farrere bu büyük tabloyu Paris'e götürdü. Fransız ünlülerinin sık sık ziyaret ettikleri salonunun başköşesine astırdı. Claude Farrere'in ölümünden sonra satılan eşyaları arasında bu tablo da vardı. Bu tablo sanat müzayede salonundan satın alınarak Türkiye'ye getirildi. (*)

Şevket Dağ, Abdülmecid Efendi'nin en sevdiği sanatkârlardandı. 1919 yılı Galatasaray Sergisi'ni gezen Mecid Efendi'nin Şevket Dağ'ın eserleri ile ilgili olarak el yazısı ile kaydettiği -bu yazıda yer verdiğimiz- izleminden anlaşılacağı üzere, Mecid Efendi ressamımızla Leonardo da Vinci'nin meslek aşkları arasında benzerlik sezmektedir.

Abdülmecid Efendi'nin el yazısı ile notu: "İslam eserlerini Şevket bey kadar kudretle batılılara anlatacak daha bir ressama malik değiliz. Bütün eserlerinde ulusal bir kudret vardır. Leonardo da Vinci senelerce sevgilisinin bir hafif tebessümünü resmettiği gibi Şevket'de İslam eserlerinin bir aşığı, bir tapanı, bir şairidir." (Sadeleştirilmiştir.) 

Şevket Dağ, İslami kaidelere aşırı olarak düşkün bir yaradılıştaydı. Belki de, cami resimleri yapması bundan kaynaklanmıştır. Tip itibariyle iri yarı, dolgun bıyıklı ve pırıl pırıl, iri gözlü bir sanatkârdı. Gençliğinde pehlivanlığa da özenmişti! Ne var ki, Şevket Dağ midesine fazlasıyla düşkündü. Çok yemek yerdi. Buna rağmen hareketli bir yaşamı vardı. Hiç içki içmez, balo, tiyatro sevmezdi. Tek hobisi saat koleksiyonu yapmaktı. Her çeşit saati ustalıkla tamir ederdi. 

Resim tarihimizde iki (Şevket) vardır. Diğer sanatçımıza (Muallim Şevket) denilir. Aslında bizim ünlü sanatkârımız da muallimlikten yetişmiştir. Zaman zaman bu iki ressamımız birbirine karıştırılır. Şevket Dağ, boyu posu gibi çok iri nüktelerin sahibiydi. İnce, kıvrak zekâsı yanında hazır cevaplığı da onun sevimli bir tarafıydı. Ünlü sanatçımız, 23 Mayıs 1944 tarihinde İstanbul'da hayata gözlerini kapamıştır.

Kızıltoprak'ta Kış

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Yeni Cami İçi.
Claude Farrere'e armağan edilen tablo
(Taha Toros Koleksiyonu).

Şevket Dağ'ın Yeni Camii ile ilgili ünlü tablosunun büyük Türk dostu Claude Farrere'e armağan edilmesi önemli bir olay olarak hatırlanmaktadır. O günlerde Kurtuluş Savaşı bütün hızı ile devam etmektedir. Türkleri kalemi ile devamlı surette savunan Piyer Loti, Türkiye'ye davet edilmek isteniyor. Ne var ki, bu büyük Türk dostu hastadır. O kendi yerine -kendinin devamı sayılan- Claude Farrere'i Anadolu İhtilali'nin lideri Mustafa Kemal'e göndermiştir. Claude Farrere önce İstanbul'a geldi. İşgal makamlarından aldığı izinle İzmit'e gitti. Milli Kuvvetler'in batıya en yakın yeri İzmit ve Adapazarı çevresiydi. Mustafa Kemal Paşa'yla orada görüştü. Claude Farrere'in bu gelişi, bizimle savaş halinde olan Fransızları hayli yumuşattı. Claude Farrere İstanbul'da kültür çevrelerini, bu arada yüksek okulları ziyaret etti. Kendisine ressam Şevket Dağ'ın yaptığı Yeni Cami tablosu hediye edildi. Şevket Dağ, bu tablonun Claude Farrere'e verilmesinde hazır bulundu ve okul müdürü ile birlikte konuşma yaptılar. 12 Haziran 1920 tarihini taşıyan ve tablonun altına çivilenen plakette Türkçe ve Fransızca olarak "Türk milletinin asil dostuna" hitabı, ünlü bir Türk hattatına yazdırılmıştı. Claude Farrere bu büyük tabloyu Paris'e götürdü. Fransız ünlülerinin sık sık ziyaret ettikleri salonunun başköşesine astırdı. Claude Farrere'in ölümünden sonra satılan eşyaları arasında bu tablo da vardı. Bu tablo sanat müzayede salonundan satın alınarak Türkiye'ye getirildi. (*)

Şevket Dağ, Abdülmecid Efendi'nin en sevdiği sanatkârlardandı. 1919 yılı Galatasaray Sergisi'ni gezen Mecid Efendi'nin Şevket Dağ'ın eserleri ile ilgili olarak el yazısı ile kaydettiği -bu yazıda yer verdiğimiz- izleminden anlaşılacağı üzere, Mecid Efendi ressamımızla Leonardo da Vinci'nin meslek aşkları arasında benzerlik sezmektedir.

Şevket Dağ, Abdülmecid Efendi'nin en sevdiği sanatkârlardandı. 1919 yılı Galatasaray Sergisi'ni gezen Mecid Efendi'nin Şevket Dağ'ın eserleri ile ilgili olarak el yazısı ile kaydettiği -bu yazıda yer verdiğimiz- izleminden anlaşılacağı üzere, Mecid Efendi ressamımızla Leonardo da Vinci'nin meslek aşkları arasında benzerlik sezmektedir.

Şevket Dağ, İslami kaidelere aşırı olarak düşkün bir yaradılıştaydı. Belki de, cami resimleri yapması bundan kaynaklanmıştır. Tip itibariyle iri yarı, dolgun bıyıklı ve pırıl pırıl, iri gözlü bir sanatkârdı. Gençliğinde pehlivanlığa da özenmişti! Ne var ki, Şevket Dağ midesine fazlasıyla düşkündü. Çok yemek yerdi. Buna rağmen hareketli bir yaşamı vardı. Hiç içki içmez, balo, tiyatro sevmezdi. Tek hobisi saat koleksiyonu yapmaktı. Her çeşit saati ustalıkla tamir ederdi. 

Resim tarihimizde iki (Şevket) vardır. Diğer sanatçımıza (Muallim Şevket) denilir. Aslında bizim ünlü sanatkârımız da muallimlikten yetişmiştir. Zaman zaman bu iki ressamımız birbirine karıştırılır. Şevket Dağ, boyu posu gibi çok iri nüktelerin sahibiydi. İnce, kıvrak zekâsı yanında hazır cevaplığı da onun sevimli bir tarafıydı. Ünlü sanatçımız, 23 Mayıs 1944 tarihinde İstanbul'da hayata gözlerini kapamıştır.