Antikalar E-posta Listesi

Türk Sanat Piyasasından haberdar olmak için, en güncel müzayedeleri takip etmek için lütfen eposta listemize üye olun.

         

123 Street Avenue, City Town, 99999

(123) 555-6789

email@address.com

 

You can set your address, phone number, email and site description in the settings tab.
Link to read me page with more information.

Denizin Uğurlu Damlaları İnciler

Suların derinliklerinden çıkan incilere insanlara tarih boyunca hayranlık duymuş uğuruna inanmış şifa gücü olduğunu düşünmüş. Topkapı Sarayı hazine bölümünde bulunan incili eserleri hazine bölümü uzmanı Süheyla Murat anlatıyor.

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

6- 2/2871-Tutyalı maşrapa, Osmanlı, 16.yüzyılın ilkyarısı

İnci Çin mitolojisine göre saflık ve değeri simgeler. Gözyaşına “küçük inciler” diyen Çinliler, inci yetiştirmeye milattan önce başlamışlardı. Bazı hastalarını da inci tozuyla iyileştirmişler. Antik çağda incilerin yağmur damlalarından oluştuğuna inanılmış. Suyun olduğu her yerde inci de olabileceği düşünülmüş. 

Hindistan’da Hinduizm’in en kutsal ve en sevilen tanrılarından Krişna, ölümden ve kötülüklerden korunmak için inci takarmış. Hintli kadınlar ve erkekler bedenlerini, giysilerini özel adlar taşıyan çeşitli mücevherler ve inciler ile süslermiş. Babil’de Eski Çin’de olduğu gibi incilerin ölümsüzlük sağladığına inanılırmış. 

Kur’anı-ı Kerim’in Rahman Suresi’nin 22. Ayetinde de iki denizden söz edilir ve bu denizlerden inci ve mercan çıktığı anlatılır. İnci, Farsça “ışığın çocuğu” anlamına gelir. Hint ve İran dünyasında tahtlar, taçlar, sorguçlar, elbiseler, ok-yay keseleri, örtüler, halılar vb bu ilahi taşla süslenir, bezenirdi. 

Eski Yunan mitolojisine göre, aşk tanrıçası Aphrodite’de dalgaların köpüğünden bir inci gibi doğup, kıyıya çıkmıştır. Romalı bilgin Plinius (M.S. 77) incisinin saltanat taşı olduğu ve ondan değerli bir ikinci taş daha bulunmadığını yazar.

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

1-Resim 2/2744- Rölk Muhafazası, Bizans 16x14 cm 

Saltanatın incileri
Kostantinapolis’in en görkemli döneminde, diğer Roma kentlerinde bulunandan daha fazla inci vardı. Bizans İmparatoru İustinianos (527-565) ve saraydakiler, güç ve zenginliklerini göstermek için tepeden tırnağa değerli taşlar ve incilerle süslenirdi. Elbiseleri ve taçları incilerle süslenmiş İmparator İustinianos, İmparatoriçe Teodora ile bakanları ordu komutanları ve din adamlarının tasvirleri, Revenna’daki San Vitale Kilisesi’nde bulunan mozaik panolarda görüldüğü gibi, o dönemin görkemini yansıtıyordu. Mimarlık, resim sanatı, mozaik ve fresklerde olduğu gibi, çağın en büyük kuyumcuları da Konstantinapolis’de yetişmiş ve yarattıkları sanat eserleri dünyanın dört yanına dağılmıştı.

Orta çağda genellikle saflığın ve inancın simgesi olarak görülen inciyi Hristiyanlar Hz. Meryem’e yakıştırır ve onu başında incili bir taçla betimlerdi. Giyim eşyaları ve takıların yanı sıra, dua kitapları, rölikleri (kutsal kitapların saklandığı muhafazalar), ikonalar, kilise kapları ve diğer önemli kilise eşyaları hep incilerle süslenmişti. 

İnciler, Rönesans döneminde yaşama güzellik katarak değerlendirildiler. Avrupa’da en değerli taşlar arasında sayılan ve pırıltısıyla göz alan deniz incileri ya da Doğu incilerinin büyük bölümü Basra Körfezi’nden, tatlı su incileri de İskoçya’nın göl ve ırmaklarından getiriliyordu.

Değişik boyutlardaki inciler elbiselilerin, kemerlerin, başlıkların üzerine işleniyordu. Çantalar, terlikler, örtüler de bunlara eklendi. Mücevherler ve takılar içine yerleştirilen yuvarlak ya da barok inciler güç ve saygınlığın simgelerine dönüştü. 

Yeniçağda saçların vazgeçilmez süsünü inci dizileri oluşturmuştu. Damla şeklindeki inci küpeler, mineli ve taşlı gerdanlıklarla beraber takılan inci kolyeler ve incili bilezikler bu dönemin modası olmuştu. 16.yüzyılın ikinci yarısından 17.yüzyılın başlarına kadar hüküm süren ünlü İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth’in 1591 tarihli portresi üzerinde, Rönesans’ın soylu kadın takıları incelendiğinde inciye verilen önem görülür. Şıklığı ile tanınan I. Elizabeth, incili taç, kolyeleri, elbisesi ve saç süsü ile döneminin takı beğenisini ve çeşidini yansıtır. 
 

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

4-Resim 2/2392- Zenci figürini, Hint işi, 18.yüzyıl sonları-19.yüzyıl 15x8x5 cm 

Mücevherlerde inci modası
18.yüzyılda rokoko döneminde mücevher modasını Paris yönlendirmiş, şık bir görünüm için incili broş, düğme, manşet takısı, küpe, gerdanlık, bilezik ve diğer takılar takımlar halinde tasarlanmıştı. 

Avrupalı ressamların yapmış olduğu oryantalist üsluptaki yağlıboya resimlerde gördüğümüz yelpaze, ayna, tespih ve inci ile işlenmiş elbiseler, kemerler, örtüler ile incili mücevherler, pırlantalı korsaj süsler, “tiara” denilen taçlar, sallantılı broşlar, inci tasmalar ve küpeler. 18.yüzyıl sonları, 19.yüzyıl Avrupa takı modasını yansıtır. Bu moda Osmanlının varlıklı kesimini ve kadınlarını da etkilemişti. Saray ve çevresi Avrupa modasını yakından takip etmiş. Batı’nın zarafetini Doğu’nun zenginliği ile birleştirmişti. 

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

2- Resim 2/735-36 Nadir Şah Tahtı ve Payesi, Hint işi, 18.yüzyıl, 155x120 cm

Hazinede günümüze ulaşan kadın takıları az olmakla birlikte büyük bir çoğunluğunun padişahlara ait olduğu görülür ve saray atölyelerinde yapılmış incili eserler kullanım ve çeşitlilik açısından geniş bir yelpaze oluşturur. Yabancı devletlerden gelen hediyelerin dışında takı, askı, kur’an kapları, kap-kaçaklardaki dekoratif süs unsur ve diğer kullanım eşyaları büyük bir grubu oluşturur. Taht örtüleri, kahve tepsisi örtüleri, cüz keseleri, kemerler, mahfazalar ve ok-yay keseleri gibi tekstil üzerine işlenen incili eserler, ikinci grubu meydana getirir. 

Sarayın incileri
1 Osmanlı hazinesinden günümüze kalan en eski incili eser Bizans döneminden kalan Hz. Yahya’nın kol ve kafatası röliklerinin muhafazalarıdır. Hz. Yahya’nın kol ve kafatası röliklerinin muhafazalarıdır. Hz. Yahya (Vaftizci İonannes), Hz. İsa’ya ilk inananlardan biridir. Rölikler Bizans’ın başkenti Kostantinapol’de olduğu, İstanbul’un fethinden sonra da Osmanlılara geçtiği bilinir. Bu kutsal emanetler, Sultan II. Mehmed (1451-1481) tarafından, Sultan II. Murad’ın (1421-1451) ölümünden sonra eşlerinden biri olan Sırp Kralı’nın kızı Mara Despina’ya ülkesine dönerken yanında götürmesi için verilmişti. Daha sonra Cezayirli Hasan Paşa’nın eline geçen rölikler onun ölümünden sonra, 1790 civarında tekrar Saray hazinesine dönmüştür. 

Eser altından yapılmıştır. Kafa kemiğinin etrafından ve ortasından geçen haç şeklindeki bantın üzeri küçük çiçeklerle süslüdür. Bu çiçeklerin göbeklerine de inci yerleştirilmiştir. İncili çiçeklerin aralarını da yakutlar süsler. Yine altından yapılmış muhafazanın üzeri kabartma harflerle Sırpça yazılıdır. Ortadaki oyma pafta da çiçek yuvalı içinde büyük bir yakut, etrafı ise firuze ve inci süslemelidir. Muhafazanın etrafı yine inci dizisiyle bordürlenmiş ve uç kısmına iki iri barok inci yerleştirilmiştir.

2 Osmanlı padişahına hediye olarak gönderilen eşyalardan en önemlisi altın üzerine değerli taşlar ve incilerle süslenmiş taht ve payesidir. Hazine birinci salonda sergilenen ve hiçbir Osmanlı padişahı tarafından kullanılmayan bu taht, değerli bir armağan olarak hazinede korunmuştur. 

İran Şahı Nadir Şah tarafından Sultan I. Mahmud’a (1730-1754) diplomatik hediye olarak gönderilmiştir. Ahşap üzerine altın mineli plakalarla kaplanmış inci, zümrüt ve yakutlarla süslenmiştir. Kuyumculuk tekniği ve form bakımından Müslüman-Türk İmparatorluğu döneminde Hindistan’da yapıldığı tahmin edilmektedir. Nadir Şah, Hindistan’a birçok sefer yapmış ve oldukça büyük ganimetler elde etmiştir. Bu taht da o ganimetlerden biridir. 

3 Saray hazinesinde ikinci salonda teşhir edilen ve kök inciden yapılmış iki adet figürün, hediye gelen eserler grubu arasında önemlidir.

Oturan hükümdar figürünü, altın, kök, inci, elmas, yakut, zümrüt ve mine işçiliği ile yapılmıştır. Kare biçimde bir kaide üzerine oturtulmuş burmalı dört direği, sayban (gölgelik) ve üzerindeki çiçek şeklindeki tepelik renkli minelidir. Tepesinde hilal şeklinde alem yakutludur. Minder üzerine bağdaş kurmuş hükümdarın gövdesi ve elmaslı türbanındaki sorgucu kök incidir. Bir elinde marpuç, diğer elinde bir kadeh tutmaktadır. 

Dört Zenci figürünü, altın, kök inci, elmas ve yakut ile yapılmıştır. Figür, dikdörtgen biçiminde rokoko üslubunda bezeli altın bir kaide üzerinde, elmaslarla süslü mino basmaktadır. Dizden bele kadar olan kısmı kök inciden oluşturulmuştur. Türban, sorgucu, gömleği, yeleği ve belden aşağısı elmasla bezenmiştir. Papuçları yakuttandır. Yelek, gömlek ve türban yakutla süslenmiştir. 

18.yüzyıl başından itibaren, Avrupa’da genellikle Sakson kuyumcular tarafından oryantalist figürlerin olağanüstü örnekleri yapılmıştır. Bu figürinler 18.yüzyıl sonları ve 19.yüzyıl başlarında Fransız ve İsviçreli kuyumcular tarafından taklit edilmiş ve bu akım Hindistan’da etkili olmuştur. Abdülaziz’e (1861-1876) şehzadeliği dönemine Hint Müslümanları tarafından hediye edilen bu figürinler 1876’da Abdülaziz’in tahtan indirilmesinden sonra Dolmabahçe Mabeyn Dairesi’nden Topkapı Sarayı hazinesine getirilmiştir. 

Hazinede bulunan ve önemli bir grubu oluşturan tutya kaplar, çinkodan yapılmıştır. 15.yüzyıl ve 17.yüzyıl arasında tarihlenen, koyu gri renkteki kapların çoğunu klasik Timuri formdaki maşrapalar oluşturur. Sert ve kırılgan element olan çinkodan yapılmış bu kaplar, sıcak günlerde içine konulan şarap ya da şerbet gibi sıvıyı serin tutardı. Hemen hemen hepsi mücevherle süslü olan bu maşrapalar ve kupaların üzerindeki altın kakma işçilik ve bezeme olağanüstü güzelliktedir. Bir kısmı İran-Safevi sanatı etkileri gösterir. Büyük bir çoğunluğunun süslemesi de Osmanlı kuyum işçiliğini yansıtır. Saray atölyelerinde yapılmıştır. Kapların dış yüzüne kakma olarak yerleştirilen altın teller, dal çiçek, yaprak, Rumiler ve aralarına yerleştirilen incilerle bezenmiştir.

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

8- Resim 2/2136-Kur’an kabı, İran etkili Osmanlı, 16.yüzyıl, 12x7.5 cm

5- Tas çinkodan yapılmıştır. Üzeri altın, yakut, firuze ve inci ile süslenmiştir. Ağız kenarında talik hatla bir beyit yazılıdır. Gövde altın kakma Rumiler ve abajurlu şemse şeklinde paftalarla bezenmiştir. Şemseler ve tasın içindeki pafta yakut, firuze ve inci ile süslenmiştir.

6- Maşrapa çinkodan yapılmıştır. Üzeri altın, yakut, firuze ve inci ile süslenmiştir. Şişkin gövdeli, düz boyunlu klasik Timuri maşrapa formundadır. Gövde ve boyun altın kakma dallar ve hatayi formunda altın çiçeklerle bezelidir. Dalların kesişme yerlerine inciler yerleştirilmiştir. Ajurlu şemse şeklindeki paftaların üzeri yakut, firuze ve inciler ile süslenmiştir. 

Kitap kaplarındaki inciler
Saray hazinesinde incilerle süslenmiş önemli bir grubu da mücevherli kitap kapları oluşturur. Büyük bir çoğunluğu 16.yüzyıla ait olan bu kitap, kuran ve sancak kuran’ı kapları ve muhafazalarının üzeri değerli taşlar ve incilerle süslenmiştir. 16.yüzyıl, Osmanlı sanatında kuyumculuk ve işçilik açısından en parlak dönemin yaşandığı ve birbirinden değerli eserlerin üretildiği çağ olmuştur. 

7- Altın üzerine, altın kabartma çiçekler, yakut, firuze ve incilerle süslenmiştir. Çiçek araları değerli taşlar ve inci bezemelidir. İçi ajur tekniğindedir. Acem kökenli sanatçılar tarafından İstanbul’da yapılmıştır. 

8- Deri üzerine altın plakalar tutturularak yapılmıştır. Alt ve üst yüzünde, kabarık altın çiçek yuvalar içinde yakut ve firuze yerleştirilmiş, araları incilerle süslenmiştir. İnciler küçük çivilerle sabitlenmiştir. 

9- Safavi zevkini yansıtana muhafazalar altından yapılmış, yuvarlak kutu biçimindedir. Üzerleri firuze, yakut ve inci ile süslenmiştir.

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

9- Resim 2/2088-2089-Sancak Kur’anı kabı, İran etkili Osmanlı, 16.yüzyıl çap 4.5 cm

10- Kur’an kapakları 19.yüzyıl Batı kuyumculuğu etkisi gösterir. Altından yapılmış ve üzeri elmasla bezelidir. 17x17 cm ölçüsündeki, dışı yeşil kadife içi kırmızı atlas olan mahfazası kum incilerle işlenmiştir. 

Osmanlı sanatkâr toplulukları içinde en önemli sınıfın başında hattatlar gelirdi. Padişahların içinde de başarılı hattatlar vardı. Bunlardan bazıları, Sultan III. Ahmed, Sultan II.Mahmud ve Sultan Abdülmecid’tir. Minyatürlerde padişah tasvirlerinin pek çoğunda hükümdarlık sembolleri arasında yazı kutuları da yer alır. 

11- Yazı kutusu abanoz üzerine süslemelidir. Üst ve yan yüzeyler altın çiçekler, firuze ve yakutlar ile süslenmiştir. Şemse aralarına yerleştirilen altın paftalar da yakut ve firuzeli olup incilerle süslenmiştir.

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

10- Resim 2/3383-Sancak Kur’an muhafazası, Osmanlı, 19.yüzyıl, çap 6 cm

Saltanat sorguçları
Sorguçlar, Doğu ve İç Asya kültürlerinde yaygın olarak kullanılan sorguç, kimi zaman güç, kimi zaman da kötü ruhlara karşı korumak amacıyla başa takılmıştır. Osmanlı hanedanı ise sorgucu bir sanat sembolü olarak kullanmıştır. Çoğu kez başlarına giydikleri merasim serpuşlarının üzerine bazen bir, bazen iki, bazen de üç sorğuç takmışlardır. Ayrıca üst düzey Osmanlı paşaları ve harem kadınları da rütbelerine ve kıdemlerine göre sorguç kullanmışlardır. 16. yüzyıl ve 17. yüzyıllarda küçük boyutta olan sorguçlar 18.yüzyıl ortalarından itibaren olağanüstü gösterişli bir biçime dönüşmüştür. Altın üzerine zümrüt, yakut, elmas ve incilerle süslenmiş bu sorguçlar hüma tuşu, balıkçıl ve tavus kuşu tüyleriyle beraber kavuk ve türbana, geç dönemlerde de feslerin üzerine takılarak kullanılmıştır. 

12- Murassa sorguç altın, zümrüt, elmas, yakut ve inciden oluşturulmuştur. Mineli bir sap üzerine yerleştirilen çiçek formundaki sorguç yuvasının üzeri elmaslarla bezenmiştir. Üst kısmı, inciler ve araları yakutla süslenerek mısır koçanı şeklinde ve sallantılı dört damla yakutla sonlanır. Dört kordon askısı elmas, zümrüt ve aralarına yerleştirilen incilerle bezenmiştir. Ayrıca ortadaki çiçeğe sallantılı sekiz iri inci takılıdır.

Askılardaki inciler
Doğu ve Batı kültürlerinde güç sembolü olarak kullanıldığı anlaşılan askılar, hükümranlığın simgesi olmasının yanı sıra kimi zaman da önemli mekânların dekorunu tamamlayan süs unsuru olarak kullanılmıştır. Sultan tahtları, geçtikleri kapı girişleri, oturdukları odaların kubbe ve tavanlarını süslemiştir. Ayrıca Hz. Muhammed’in Medine’deki kabri için pek çok sayıda mücevherli askı. Osmanlı padişahları ve hanedan tarafından hediye olarak gönderilmek amacıyla yaptırılmıştır. Bunlar altın, elmas, yakut ve zümrütlerden oluşturulduğu gibi, mine işçiliği ile veya sadece altın ve gümüşten kandil askı biçiminde yapılmıştır. Genellikle inci püskül ile zenginleştirilmiş olan bu askıların kitabelerinden ve tuğralarından kimlere ait olduğu tespit edilebilmektedir. Hazinede bulunan bu askılardan bazıları şunlardır. 

13- Murassa askı altın, zümrüt, elmas ve inciden oluşturulmuştur. Sultan III. Mustafa (1757-1774) tarafından Hz. Muhammed’in Medine’deki kabri için yaptırılmıştır. 

14- Murassa askı Altın elmas ve inciden oluşturulmuştur. Sultan III. Mustafa’nın başkadını ve Yavuz Sultan Selim’in annesi Mihrişah Sultan tarafından Hz. Muhammed’in Medine’deki kabri için Saray atölyesinde yapıtırılmıştır. 

15- Murassa askı altın, zümrüt, elmas ve inciden oluşturulmuştur. Sultan I. Abdülhamid (1774-1789) tarafından Hz. Muhammed’in kabri için Saray atölyesinde yaptırılmıştır. 

16- Murassa askı altın, zümrüt, elmas ve inciden oluşturulmuştur. Sultan Abdülmecid (1839-1861) tarafından Hz. Muhammed’in Medine’deki kabri için yaptırılmıştır.

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

16- Resim 2/7591-Murassa askı, Osmanlı , 19.yüzyıl ortaları, 55x11 cm

İncili tesbihler
Topkapı Sarayı Müzesi resim galerisine kayıtlı Sultan III. Selim’in (1789-1807), yağlıboya tablosunda inciden yapılmış bir tespih görülmektedir. 

Tespih, muhtelif ağaç cinslerinden ve taşlardan yapılan, ortaları delinerek ipliğe dizilip bir araya getirilen boncuk dizisidir. İmame ve durak yerleri farlı bir şekille belirlenir. Bir ibadet aracı olan tespihi Müslümanlardan başka Hıristiyanlar ve Budistler de kullanır. Kesin olmamakla beraber onbirinci yüzyılda manastırlarda dua edilirken tespih kullanıldığı tahmin edilmektedir. Çelenk ya da dua çelengi diye adlandırılan tespih, uzun dualarda, ilahi isimlerin ve kutsal günlerin zikri için yapılan tekrarları şaşırmamak için kullanılmıştır. Namazlarda tespih çekmek adeti İslamiyetin başlangıcına kadar uzanır. Genellikle doksan dokuz tanelidir. Otuz üç taneli ve tekkelerde zikir için kullanılan beş yüzlük ve binlik tespihler de yapılmıştır.

18- Sultan III. Selim’in teşbihi. Nohut iriliğinde 99 adet inciden oluşan teşbihin durak yerleri ve imamesi zümrütlüdür. Durak yerlerinde ve imamede uçları zümrüt toplu, üç adet altın sırmadan örülmüş püskülü vardır. 

19- Tatlı hokkası renkli Bohem kristalinden yapılmıştır. Kulplu bir bardak, tabak ve mücevherli bir kapaktan oluşur. Kapağın üzerinde tutamak yeri olan iri barok incinin etrafını altın dallar ile elmas, yakut ve zümrütlerle bezeli çiçek demeti çevirir. Bu hokka ya da kupa, Sultan III. Mustafa’nın (1757-1774) baş kadını ve Sultan III. Selim’in annesi Mihrişah Sultan’a aittir. 

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Sultan III. Selim’in tespihli portresi 

Sultan takıları
Saray hazinesinde kadınlara ait takı azdır. Bunlar kadınların şahsi eşyaları olup, Saraydan herhangi bir nedenle ayrıldıklarında beraberinde götürdükleri, istedikleri tasarrufta bulunabildikleri değerli eşyalarıydı. Mevcut eserlerden incili bir küpe 17.yüzyıla tarihlenir. İncili broş ve kadife zemine yerleştirilen altın paftalı kemer yine değerli taşlar ve incilerle süslenmiştir. Bunlardan başka aynanın sapını süslemek için iri bir kök inci kullanılmıştır. 

20- İncili küpe İnci, yakut, elmas ve mine ile yapılmış. Açılmış yarım çiçek biçimindedir. Ortası elmaslı, mavi ve pembe mineli çiçek şeklindedir. Alt kısmı barok üç inci ve aralarına yerleştirilen iki yakutun sıralanması ile oluşturulmuştur. Bu tarz küpeler 17. Ve 18.yüzyıllarda çok kullanılan modellerin başında gelir.

21- Kök incili broş. Altın, mine gümüş, elmas, zümrüt, yakut ve kök inciden (barok) yapılmıştır. Ortasında oval, kırmızı mine zeminli pafta üzerine sülüs hatla “Allah, Muhammed, Ali, Fatma, Hasan, Hüseyin, amin ya Resulallah” yazılıdır. Çevresi çiçek ve yaprak şeklinde elmas, zümrüt, yakut ve incilerle süslüdür. Alt kısmında armut biçiminde iri bir barok inci asılıdır. İncinin etrafını elmas ve zümrütlerle bezeli sarmal dallardan oluşan çelenk çevirir.

22- Murassa kemer. Güvez kadife üzerine yerleştirilen on bir altın pafta ve iki parçalı altın bir tokadan oluşmuştur. Paftaların üzeri bükümlü tel, yakut, zümrüt, firuze ve incilerle süslenmiştir. Tokalar, abajur ve granül tekniğinin uygulandığı, bükümlü tel ve değerli taşlar ve incilerle bezenmiştir. 

23- Murassa ayna. Ayna kısmı yuvarlak olup, altın çerçevelidir. Ajur şeklindeki çerçeve firuzeli çiçek ve elmaslı fiyanglardan oluşan bant şeklindedir. Yuvarlak mineli sapının ucuna, ince dalların arasına 3 cm uzunluğunda iri bir kök inci yerleştirilmiştir. 

KAYNAKÇA

  • Abdülaziz Bey, “Osmanlı Adet, Merasim ve Tabirleri”, İstanbul 2000
  • Bilirgen, Emine-Murat, Süheyla, “İmparatorluk Hazinesi”, Topkapı Sarayı, s. 198-253, İstanbul 2000
  • Bilirgen, Emine-Murat, Süheyla, Topkapı Saray Hazine-i Hümayun, İstanbul 2000
  • Bilirgen, Emine, “Osmanlı Saray Hazinesindeki Murassa Kitap Kapları, Cüz Keseleri, Cilbentler Işığında Osmanlı Kuyumculuğu”, IX. Türk Sanatları Kongresi (İstanbul 1991) C.I, s. 385-395, Ankara 1995
  • Bilirgen, Emine, “Sarayın Mineleri”, Antik Dekor, Sayı 74, s.86-92, Ocak 2003 Çığ, Kemal, Türk Kitap Kapları, İstanbul 1971
  • Eberhard, W., “Çin Simgeleri Sözlüğü”, çev. A. Kazancıcığil-A.Bereket, İstanbul 2000
  • Germaner, Semra-İnankur, Zeynep, “Oryantalizm ve Türkiye, İstanbul 1989 Rogers, J.M.-Köseoğlu, C., “The Topkapı Museum”, The Treasury, London 1987
  • Tapan, Nazan, “Sorguçlar” Sanat 6, s.99-107, Ankara 1977
  • İstanbul 1998, “Sultanların Aynaları”, Topkapı Sarayı Müzesi, 17 Ekim 1998-17 Ocak 1999, İstanbul