Antikalar E-posta Listesi

Türk Sanat Piyasasından haberdar olmak için, en güncel müzayedeleri takip etmek için lütfen eposta listemize üye olun.

         

123 Street Avenue, City Town, 99999

(123) 555-6789

email@address.com

 

You can set your address, phone number, email and site description in the settings tab.
Link to read me page with more information.

Saray Bahçesindeki “Yıldız Çini Fabrika-İ Hümayunu” Ve 110 Yıllık Porselen Koleksiyonu

Prof. ÖNDER KÜÇÜKERMAN

Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarım Bölümü Başkanı
The International Committee for The Conservation of Industrial Heritage (TICCIH Türkiye Temsilcisi) 

YILDIZ SARAYI’NDA YARATILAN BİR KOLEKSİYON:

“YILDIZ” ÇİNİ VE PORSELENLERİ

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Yıldız porselen vazo. H.1312 sene 3 imalat damgalı (1897).
(Antik A.Ş. Arşivi)

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”, Yıldız Sarayı’nın Boğaziçi’ne bakan yeşillikler içindeki küçük bir düzlükte saklı, çok önemli bir fabrikadır.1 

1892 yılından bu yana, Türk çini ve porselen sanatının yakın tarihlerdeki gelişimine önemli katkılarda bulunan bu bina, dış görünüşüyle bir fabrikadan daha çok, saraya ait özenli bir yapı gibidir. Bu fabrikanın iki önemli rolü olmuştur. Birincisi, 19.yüzyıl’da Avrupa’daki porselen sanayiinin ülkeye getirilmesi, ikincisi ise Osmanlı çiniciliğinin yeniden canlandırılmasıydı. 

Yıldız Sarayı bahçesinde kurulmuş olan bu fabrika, önce Avrupa teknolojisiyle çalışmaya başlamıştı. Ama kısa bir zaman içinde, gerilemekte olan Türk çini ve porselen geleneğinin yeniden geliştirilmesi yönünde çok önemli bir görevi yerine getirmişti.

Çin’de bir saray geleneği olan porselen endüstrisi, Avrupa’da, 18. Yüzyıl’da özellikle de sarayların ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yeni gelişiyordu. Aslında, porselen üretiminin, teknik açıdan birçok zorluğu vardır. Ayrıca o günlerde Doğudaki porselen ustalığının yüzyıllar boyunca “saklı tutulmuş olan bilgilerinin” gün ışığına çıkarılmasına için uğraşılıyordu. Avrupa’daki “Saraylar”, bu özel tekniği elde etmek ve kendi ürünlerini geliştirmek için uğraşıyor, bu alandaki teknikle çalışan sanatçıları destekliyordu. 

Kısacası 19. Yüzyılda Doğu’nun bu “soylu sanatı”nı, Batı’da öncelikle “Saraylar için”, ama sadece “sarayların kalın duvarları içinde” üretmenin yarışı yaşanıyordu. 

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”da hiç kuşkusuz böyle bir düşünceyle ilişkili olarak kurulmuştu. İlk kurulduğu yıllardan başlayarak, “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nun öncelikle Saray ve çevresinin çini ve porselen ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulduğu söylenir. Oysa fabrikanın 110 yılı aşan süre içindeki ürünlerine bakınca çok daha önemli açılardan da Türk sanatı üzerinde etkileri olduğu görülür.2

SARAY FABRİKALARI ARASINDAKİ PORSELEN YARIŞI

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Yıldız porselen tabak H. 1312 imalat damgalı. Arkasında “Ser Mücellid-i Hazret-i Şehriyar-i Ali Ragıp” 

Anadolu’nun yüzlerce yıldan bu yana yaşatageldiği geleneksel sanayi ve sanatları arasında, çini ve seramik üretiminin büyük önemi vardır. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki çini ve seramik geleneklerinin gerilemeye başladığı günlerde, Çin’den elde edilen bilgilerle Avrupa’da porselen üretimi gelişiyordu. Üstelik de Avrupa’daki porselen fabrikaları, Osmanlı İmparatorluğu’nun geleneklerine uygun özel ürünlerini ihraç ediyordu. İnsan resmi yasak olduğu için de üzerlerine “çiçek demetleri, gül desteleri” işleniyordu. 

Sonuçta, özellikle 19. Yüzyıl’da Avrupa porselen fabrikaları arasında belli başlı birkaç büyük fabrikanın ürünleri Osmanlı İmparatorluğu’nda da çok tanınmış ve yaygınlaşmıştı. İşte hem bu Avrupa fabrikalarının ürünlerini çoğalması, hem de o günlerde ülkede iyi porselen isteği, Yıldız Sarayı bahçesinde bir porselen fabrikasının kuruluşunu gerektiren etkenlerdi.3 

Yıldız Sarayı’nda “Çini Fabrika-i Hümayunu” adı altında böyle bir fabrikanın kuruluşu hakkında bilinenlerden birisi şöyledir: Fransa elçisi, bir toplantıda II. Abdülhamid’in yanındayken masanın üzerinde duran bir bardağı çok beğendiğini söyler. Bunun üzerine elçi de hemen “... Öyleyse Sevr’deki fabrika gibi bir tane de burada kuralım...” der. Bu olayın ne kadar gerçek olduğu bilinmiyor. Ancak böylesine üst düzeydeki iki kişi arasında ortaya atılan böyle bir öneri, gerçekten de etkili bir başlangıç olabilirdi.4 

“Yıldız Çini Fabrika-i Humayunu”nun kuruluşunun diğer yorumu ise şöyleydi: Fabrika doğrudan doğruya Büyükelçi Paul Cambon’un “koruduğu bir kişiye” iş alanı sağlamak için önerisiyle kurulmuştu. Bu yüzden Padişahla yaptığı bir görüşmede bir çini fabrikası kurmayı önermiş ve böylece çalışmalar başlamıştı.5 

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Yıldız porselen resim çerçevesi. H. 1323 imalat damgalı çerçevede yağlıboya Sultan II. Mahmud portresi bulunuyor.     

Bütün bunların yanısıra o yıllarda Prusya Kralı, Avusturya-Macaristan İmparatoru, Fransa Kralı, İngiltere Kralı ve Rus Çarı’nın saraylarının porselen fabrikalarında saraya ve yakın çevresi için çok özel ve ünlü porselenler üretiliyordu. İşte belki de bu düşünceyle II. Abdülhamid de saraya bağlı olarak özel üretim yapabilecek bir porselen fabrikasının kurulmasını istiyordu. Ama böyle önemli bir fabrikanın kurulması, acaba bu kadar “anlık” bir kararın sonucu olabilir miydi? Bu fabrikanın II. Abdülhamid döneminde ve böyükü bir hızla kurulmuş olması, kendisinin sanata olan ilgisi ve yakınlığını da akla getiriyor. Unutmamak gerekir ki, II. Abdülhamid, 1867 yılında Abdülaziz’in resmi gezisine katılarak başka Paris, Londra olmak üzere büyük şehirleri görmüş, Dünya Sergisi’nde bulunmuş, müzeleri gezmiş, bu konulardaki özenli ürünlerle yakından ilgilenmişti. Nitekim 1873 Viyana Dünya Sergisi’nde Osman Hamdi Bey”’in komiserliğinde düzenlenen Osmanlı Pavyonu’nda gerçek üretim yapan geleneksel bir çini atölyesi de kurulmuştur. Ayrıca marangozluk konusundaki kişisel yetenekleri bilinen böyle birisi için sanatla, çiniyle ve porselenle ilgilenmek ve bunların sarayda üretilmesi konusunda öncülük etmek kararı daha kolay alınmış olmalıydı.

“Saray”lar, En Pahalı Teknolojilerle Üretilen “Sıcak Sanatlar”ı Niçin Destekliyordu?
Sıcak sanatlar için kullanılan “seramik, çini, fayans, yumuşak porselen, sert porselen gibi” tanımlamalar aslında teknik özelliklerdir. Bu teknikler, biçim açısından çeşitli özellikler taşır, ama üretildikleri dönemin teknik sınırlarının üst düzeyile de sınırlıdır. Genel tanımıyla “Pişmiş” olan malzeme, gerçekte tek bir gruptur. Ama, gerek teknik özellikleri, gerek ham malzeme kompozisyonu ve gereksi üretimin organizasyonu açısından çok geniş bir yelpaze oluştururlar. 

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Yıldız porselen vazo. Kaide kısmında eski türkçe ile sene 3-1313 ayyıldız soğuk damgası bulunuyor. Gövde üzerinde bulunan çeşitli renklerdeki gül ve leylak desenleri Fransız usta A. Nicot tarafından resmedilmiş. (Antik A.Ş. Arşivi)

Bunlar arasında, porselen teknolojisi, en zor ve karmaşık olanıdır. Çok zor teknik soruları aşmak gerektiği için, “en pahalı” olanıdır. Bu yüzden de porselen üretimi daima “Saray”lar tarafından desteklenmiştir. Ama bu zorluğuna karşılık çok uzun ömürlü etkili ürünler ortaya çıkıyordu. İşte bu özellikleri, porselen sanatının, daima saray desteğine dayalı olarak gelişen ileri bir teknolojiyle el ele gitmesinin nedeni olmuştur.6 

Acaba “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” bu yelpaze içinde nerede yer alıyordu? O günlerin Sarayı içinde kurulan bir fabrika, hiç kuşkusuz dönemin en ileri tekniklerine sahip olmalıydı. Çünkü bu yeni fabrikada yapılan ürünler, Fransız porselen endüstrisinin ünlü ürünleriyle eş olmalıydı. 

Diğer yandan, “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”, Anadolu’nun geleneksel çinicilik sanatının yeniden canlandırılması için yapılan çok önemli bir teknoloji geliştirme merkezi olmuştu. Birçok ünlü sanatçının bu fabrikayla ilişkileri olmuştu. Nitekim “Yıldız” için çalışan sanatçıların çoğu, o günlerin ünlü kişileriydi. Hatta belki de bu fabrikanın kaderi “Sanayi-i Nefise Mektebi” ile birlikte kurulmuştu.

“YILDIZ ÇİNİ FABRİKA-İ HUMAYUNU” VE DÖNEMİN SANATÇILARI

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

“Yıldız Fabrika-i Hümayunu”nun kurulduğu yıllardaki durumu. (Çizim Önder Küçükerman) 

Yeni Bir “Ehl-i Hıref” mi?
Topkapı Sarayı’nın üstadları yüzyıllar boyunca çinicilik alanında önemli ürünler tasarlamışlardı. Bu kez de Yıldız Sarayı’nın usta sanatçıları, hem son yüzyılın Osmanlı porselen ve çini sanatının genel kimliğini belirlemişti. Ayrıca da Avrupa teknolojisi ile Anadolu geleneğinin yeni yorumlarını yaratmışlardı... 

Yukarıda sıralanan nedenle, Yıldız’ın ve sanatçıları ile Topkapı Sarayı’nda 16.yüzyıldan 19. Yüzyıl’a kadar çalışmış ünlü tasarım düzeni “Ehli Hıref” arasında büyük benzerlikler vardır. Böylece 500 yıl önce Topkapı Sarayı’ndaki “Ehl-i Hıref” üstadlarına karşılık 1890’lı yıllarda bu kez Yıldız Sarayı’da “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” ile yeni bir yaratıcılık ortamı oluşturulmuştu.7 

“Yıldız”ın en önemli özelliklerinden birisi, kurulduğu günden başlayarak, sanatçılar için yeni bir ortam olmasıydı. İstanbul’da resim ve sanat üzerine kamuoyu yeni oluşuyordu. “Sanayi-i Nefise Mektebi” yeni açılmıştı ama “Yıldız Çini Fabrika- i Hümayunu’nda ancak özel eğitilmiş ressamlarla yeni bir çini ve porselen sanatı gelişebilecekti. Yeni bir teknik olan porselenin hem biçimlendirilmesi, hem de bunların üzerinin resimlendirilmesi gerekiyordu. 

Kısacası tasarlama, biçimlendirme, kalıp hazırlama, pişirme ve sır kimyası ve teknolojisini iyi bilen, yeni sanatçılar gerekiyordu.8

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

“Yıldız Fabrika-i Hümayunu”nun kurulduğu yıllardaki görünümü. Kulenin üzerindeki Osmanlı Arması henüz yerinde durmaktadır. (Önder Küçükerman arşivi) 

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nun İlk Günleri
“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” saray mimarı Raimondo d’Aranco tarafından tasarlanmıştı. Yapımı hızla tamamlanarak 1892 yılında çalıştırılmaya başlanan fabrika, 1894 depreminde zarar görmüş, gerekli onarımlar hemen yapılarak yeniden üretime geçilmişti.9

“Yıldız”ın ilk müdürü bir Fransız’dı ve ilk günlerde “Sevres”den ustalar getirilmişti. Her türlü ham malzeme ve kalıpların da, “Limoges” ve “Sevres” fabrikalarından getirildiği söylenmektedir. Ama fabrikanın ilk ustaları arasında birçok Osmanlı da vardı. Ayrıca birçok kalıbın fabrikadaki ustalar tarafından yapılmış olduğu da biliniyor. Çünkü, o günlerde herşeyin dışarıdan getirilmesi, çevrede tepki oluşturmuştu. Nitekim daha sonraları da bu konuda şöyle yazılarla karşılaşılmıştı.10 

“...Sanki memlekette bulunmayan bir şeymiş gibi kaolin ve feldspatın da Fransa’dan getirildiği maalesef bir hakikattir...”. 

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” bu düşünceler ışığında çalışmaya başlamıştı.11 

“YILDIZ”IN YENİ “EHL-İ HIREF”İ ARASINDAKİ SEKİZ ÜNLÜ SANATÇI


“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nun sanatçılarının bir kısmı, Türk resim sanatının çok tanınmış kişileridir. Çoğunlukla ressam olarak tanınan bu sanatçılar, “Yıldız” için de çok önemli çalışmalar yapmışlardı. Böylece “....teknoloji ile geleneksel sanatların birleşmesi ve Batılılaşma...” arasındaki çok hassas ilişkinin de oluşturulmasına katılmışlardı. Unutmamak gerekir ki, bu fabrikanın kuruluş günlerinde Osmanlı İmparatorluğu’nda “Sanayi”için şiirler yazılıyor, kampanyalar açılıyordu. O günlerin amaçlarından birisi de geleneksel ürünleri yeni teknolojilerle destekleyerek geliştirmekti. 

Bu açıdan o günlerin genel görünüşü, bu ünlü sanatçıların hayat hikayelerinin özeti gibidir. Askeri okullarda, “Sanayi-i Nefise Mektebi”nde yetişen bu ressamların bir kesimi Yıldız Sarayı bahçesindeki bu yeni sanat ortamının ilk kadrosunu oluşturmuştu. 

İşte fabrikanın çok özenli binası, bu nedenle Yıldız Sarayı’nınbahçesi içinde kurulmuştu. Zaten, Saray mimarı Raimondo d’Aranco’nun tasarladığı binaya bakılınca, bunun bir fabrika olduğu bile kolay kolay anlaşılmaz. Neredeyse Batı ve Doğu mimari kimliğini birleştiren ve pişmiş toprak malzemenin çarpıcı yorumlarını ve görüntülerini bir araya getiren, çok özel bir okul binası gibidir.

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Yıldız Porselenlerinin en önemli ürünlerinin yer aldığı Dolmabahçe Sarayı Mavi Salon 

Bütün bu nedenlerle, “Sanayi-i Nefise”li ve “Askeri Okul”lardan mezun olmuş sekiz ünlü isim, “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nun, bugün müze ve koleksiyonlardaki ürünlerin yaratılmasındaki en önemli rolleri oynamışlardı.12 

Osman Hamdi Bey: Osman Hamdi Bey, II. Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle, 1907 yılında desteksiz kalan ve eleştirilere uğrayan “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nun 1908 yılında yeniden çalıştırılması için çok uğraşmıştı. En sonunda 1909 yılında, bu konu bir “Sanayi-i Nefise Mektebi”nin ilgi alanı olarak kabul edilmiş ve Osman Hamdi Bey’in müdürü olduğu “Müze-i Hümayun”a bağlanmıştı. 

Osman Nuri Paşa: 1839 yılında İstanbul’da doğmuş, 1894 yılında “Harbiye”den, “Ressam Piyade” sınıfından mezun olmuştu. 1892’de Askeri İdadi’de resim hocası, 1892 yılında Mekteb-i İdadi-i Şahane’de resim hocası olmuştu. Nuri Paşa 1898’de Kuleli’de resim öğretmeni olarak görev yapıyordu.13 

Mesrur İzzet: “Sanayi-i Nefise Mektebi”nde okumuştu ve Eskişehir taşı ile dekoratif ürünler tasarlıyordu.14 

Şeker Ahmet Paşa: 1841 yılında Üsküdar’da doğmuş, Tıbbiye’de öğrenci iken yeteneği II. Abdülaziz’in dikkatini çekmiş ve 1862 yılında resim öğrenimi görmesi için Paris’e “Mekteb-i Osmani”ye gönderilmişti. Ancak, 1870yılında bu okul kapandığı için, Paris’te sekiz yıllık bir çalışmadan sonra yurda dönerek askerlik hizmetine başlamıştı. “Sanayi-i Nefise Mektebi” jüri üyesiydi.15 

İsa Behzat Bey: 1875’te Üsküdar’da doğmuş, orta öğrenimini “Toptaşı Rüşdiyesi”nde görmüş, 1893’te “Sanayi-i Nefise-i Mektebi”ne girmiş, Oskan Efendi’nin öğrencisi olmuş ve 1898’de Heykel Bölümü’nü bitirmiştir. 1913’te Kavala’da resim öğretmenliği yaptıktan sonra “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” müdürlüğüne getirilmişti.16 
Halit Naci: 1875 yılında İstanbul’da doğmuş, “Bahriye Mektebi”ne devam etmişti. Öğrenciliğindeki resim çalışmaları okul komutanı tarafından da destek görmüştü. Halit Naci bu konuda eğitim görmesi ve dönüşte fabrikanın baş ressamlık görevine getirilmesi için Padişah tarafından Fransa’ya, “Sevres”, çini fabrikasına gönderilmişti. Orada “çini ressamlığı” eğitim görmüş, İstanbul’a döndüğünde, yapımı tamamlanan “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nda baş ressam görevine başlamıştı. Halit Naci, bu fabrikada uzun süre, resim ve süsleme işlerini yönetmiştir. Hem Batı, hem de Doğu tekniği ile hazırladığı birçok büyük vazo, duvar çinileri, yemek takımları gibi eserleri vardır.17

Normal
0




false
false
false

EN-US
JA
X-NONE

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"
DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"
LatentStyleCount="276">
<w:LsdE…

Yıldız imalat damgalı porselen yemek takımı. Takım oniki adet yemek tabağı, iki adet mezelik, bir adet sosier ve üç adet servis tabağından oluşuyor. (Antik A.Ş. Arşivi) 

Hüseyin Zekai Paşa: 1860 yılında doğmuş, 1883 yılında Harbiye Mektebi’nin piyade sınıfından mezun olmuştu. Harbiye’de öğrenciyken yaptığı bir tablo Mektep Nazırlığı tarafından Saray’a takdim olunmuş ve Sultan II. Abdülhamid tarafından ilgi görmüştü.18 

Ömer Adil Bey: 1868 yılında doğmuş, “Kız Sanayi-i Nefise Mektebi” müdürlüğü ve öğretim üyeliği yapmıştı. Klasik İtalyan sanatı hayranıydı ve doğaya mümkün olduğu kadar sadık kalarak çalışırdı. 1928 yılında ölmüştür.19 

Mustafa Vasfi Paşa: 1857 yılında Erzurum’da doğmuş, 1877 yılında “Mühendishane”den orduya katılmıştı. Okul yıllarından beri sanata yakınlığı ve yaptığı haritalar Saray’ın ilgisini çekmiş ve önce “Harbiye Matbaası Resimhanesi’ne, sonra “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nda ressam, daha sonra da müdür olmuştu.20 

Hoca Ali Rıza: 1864 yılında doğmuş, 1894 yılında Harbiye Mektebi’nden mezun olduktan sonra, 1884’te “Harbiye”de resim öğretmeni yardımcısı, 1892’de Harbiye-i Şahane, yağlı boya resim öğretmeni yardımcısı olmuştur. 1935 yılında ölmüştür. 

“Yıldız Çini Fabrika-i Humayunu ürünlerde ismi geçen bütün kişiler aşağıdaki listede yer almaktadır. Bu listede, her sanatçının hangi kaynaktan sanat öğrenimi gördüğü de belirtilmektedir. 

ASKERİ OKUL:
Mekteb-i Tıbbiye: Şeker Ahmet Paşa (1841-1907)
Mekteb-i Harbiye-i Şahane: Osman Nuri Paşa (1839-1906), Hüseyin Zekai Paşa (1860-1919), Hoca Ali Rıza (1864-1939)
Mekteb-i Bahriye: Halit Naci (1875-1927)


SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEBİ
Ömer Adil (1868-1928), Halit Naci (1875-1927), İsa Behzat Bey (1875-1913), Mesrur İzzet. 

YABANCI RESSAMLAR:
A.Nicot (A.N.), Et. Narcice, F. Zonaro, J. Della Tulla, M. Ernest Manbori, Tharet (Tare), U. Avergne (W. Lavergne), Wilfred de Sain. 

KAYNAĞI BİLİNMEYENLER:
Ali, Ali (Uzun Ali Bey), Ali Ragıp (Ser Mücellid-i Hazreti Şehriyari Ali Ragıp), Atam, Bende-i Ali, Civani (Bardakçıoğlu Civani), Enderuni Abdurrahman, Enderuni Esseyid Nuri, Ferid, Halid Namık, Hilmi Kasımpaşalı, Hüseyin Giritli, Hüseyin Hulusi, İbrahim, Mehmet, Mesrup, Musa, N. Atan, Naili, Ömer, Ressam Enver Bey, Ressam Mardiros Efendi, Reşid, Rıfat, Şefik, Şevki, Vasıf.

“YILDIZ ÇİNİ FABRİKA-İ HÜMAYUNU” KOLEKSİYONU’NUN DÖNEMLERİ 

BİRİNCİ DÖNEM (1892-1909) 


II. Abdülhamid Döneminin “Saraylar Arası Sanat Yarışına Katılan” Ürünleri 

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”, kurulduğu 1892 yılından 1908 yılına kadar düzenli bir çalışma sürdürmüştür. Bu süre içinde “resimhane”de Fransızlar ve Osmanlılar birlikte çalışmışlardı. Burada tasarlanıp üretilmiş olan ilk porselenler bugün müze ve özel koleksiyonlardadır. Bunlar, çok özenli ve özel ürünlerdir. Üzeri resimli çeşitli boylarda vazolar, padişah portreleri bulunan fincan takımları, çeşitli duvar tabakları gibi porselenlerdi. Bunların üzerine, genellikle İstanbul’daki saraylar ve köşkler ve önemli mimari yapılar işlenmişti.21 

“Yıldız”da Osmanlı İmparatorluğu için özel olarak üretilmiş olan “Viyana” ve “Saks” porselenlerine karşılık, Osmanlı kimliğini yaratacak yeni tasarımlar yapılıyordu. Bununla birlikte o dönemde “Yıldız”da üretilen porselenler gövde biçimleri bakımından, hala “Sevres” porselenlerinin üzerindeki resimlere karşılık, bu kez fonda Büyükdere manzaraları, Sultanahmet Meydanı gibi konular işleniyordu. Ama yine de o dönemdeki deyişle, “.... Bunlar artık birer kopya değil, yeni ürünlerdi...”22 

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” bu yönüyle Osmanlı İmparatorluğu’nda resim sanatının gelişimi açısından çok ilgi çekici bir rol oynamıştı. Gerçekten de kibrit kutularının üzerlerindeki resimlerin kazınmadan cepte taşınamadığı bir dönemde, bu kadar bile olsa “resim yapabilmek” çok önemli bir yenilikti. “Yıldız” porselenlerinde az da olsa insan ve diğer canlıların resimleri yapılmıştı. Ancak bunların çoğunluğu II. Abdülhamid için özel olarak yapılmış olan ürünlerin üzerine işlenmişti.23 

“Yıldız Fabrika-i Hümayunu”nun İlk Dönemindeki Ürünlerin Türleri 

“Yıldız”ın ilk dönemindeki ürün dizisine bakılınca, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki değişim görülebilir. Çünkü artık iskemlede oturuluyor, masa üzerindeki yemek kültürünün geliştirilmesine çalışılıyordu. Saray, köşk, kasır ve konakların öncülüğünde yeni mimari mekânlarda yeni düzenlemeler yapılıyor, duvarlara resim çerçeveleri yer yer asılıyordu. Evlerde masa üstü için yeni şeyler gerekiroyr, yeni bürolarda kalemlik gibi yeni araçlar kullanılıyordu. Bütün bunlar arasında porselenin de önemli bir yeri vardı. 

Yukarıda belirtilenlerin ışığında, II. Abdülhamid döneminde üretilmiş olan porselenler genel şu ürün dizisi içinde sıralanabilirler:24 

Mekan donatımı ve dekorasyon takımları: Büyük vazo, kupa takımı, çiçeklik, duvar tabağı, çini levha, vb. 

Yemek takımları: Sofra takımı, servis tabağı, çorba kasesi, yemek tabağı, çay tabağı, salata tabağı, pilavlık, salçalık, yemek sahanı, sahan, yemişlik, yoğurt kasesi, ekmeklik, sürahi, su şişesi vb. 

Kahvaltı takımları: Kahvaltı takımı, kahvaltı tabağı, servis tabağı, ekmeklik vb.. 

Kahve takımları: Kahve fincanı takımı, şekerlik vb... 

El yıkama takımları: Leğen ve ibrikten oluşan “lavmana” takımı, vb.. 

Çalışma masası takımları: Yazı takımı, kalemlik, kartvizit tabağı, kutu vb. 

Resim çerçeveleri: Duvar için resim çerçevesi, masa üstü resim çerçevesi, vb.. 

Duvar tabakları: Çeşitli boyda resimli duvar tabakları. 

Bu ürünlerin hemen hemen tümünde: “... En büyük, en etkili, en iyi çizim, en iyi renk, en zor üretim, en küçük, en büyük...” gibi özellikler vardır. Bu porselenlerin çok sayıdaki en güzel örnekleri de bugün Topkapı Sarayı Müzesi ile, TBMM Milli Saraylar Koleksiyonu’nda korunmaktadır. Ayrıca bu tür özel ürünler az sayıdaki özel müze ve koleksiyonlarda da yer almaktadır.

II. DÖNEM (1909-1920)


Sorunlar, Kararsızlık, “Yerli Toprak” dönemi ve Fabrika’nın Kapanması 

1892-1909 yılları arasında üretimini düzen içinde sürdüren “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştı. Çünkü II. Abdülhamid tahttan indirilmişti. Bu durumda “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”, 1909 yılında üretimi durdurmak zorunda kalmıştı. Böylece yaklaşık 16 yıl içinde büyük bir destek ve ümitlerle çalışmış olan fabrika bir bakıma artık kendi kaderine terkedilmiş oluyordu. 

Ancak, bu önemli fabrikanın yeniden çalıştırılması için hemen girişimler yapılmaya başlamıştı. Yirmiden fazla sanatçı, fabrikayı çalıştırabileceklerini söyleyerek devlet ilgililerine başvurmuşlardı. Fakat zaten çok masraflı olan çalışma sisteminden ötürü, sıkıntılar yaşayan fabrikanın, devlet desteği olmadan çalışamayacağı ortadaydı. Oysa, Meşrutiyet’in ilanından sonra yaşanan hürriyet havasında gazeteler, II. Abdülhamid döneminin birçok işin iele alıyor, bu arada pahalı çalıştırılan işletmeler hakkında eleştiriler yapıyordu. Ama, diğer tarafta da yıllarca çalışmış bir “Çini Fabrika-i Hümayunu” ve buna bağlı bir sanat ortamı vardı.25 

Sultan Mehmet Reşat Döneminde, Osman Hamdi Bey’in Girişimleri 

Bu tartışmalar arasında konuyu hem bir sanat ortamının yok olması, hem de bir geleneksel sanatı yaşatacak olan sanayi kuruluşunun kapanması sorunu olarak değerlendirenler vardı. 

“Yıldız”ın kapalı kalması ülke için bir kayıp olarak görülmeye başlanmıştı. Çeşitli çözümler öne sürüldü. 

Sonunda “Ticaret” ve “Nafıa Nezaretleri”de “Yıldız”ın hangi kruma bağlanacağı araştırılmış ve çini üretimi bir güzel sanat alanı olarak görülmüştü. O halde bu kuruluşun bağlanabileceği en uygun yer belliydi: Müze-i Hümayun Müdürlüğü”. 

“Müze-i Hümayun” Müdürü olan Osman Hamdi Bey, fabrikanın bir an önce açılmasını istiyordu. Sonuçta, “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”, “Müze-i Hümayun Müdürlüğü”ne bağlı bir kuruluş olarak düzenlenmeye başlanmıştı. Ancak böyle bir fabrikanın hemen çalışamayacağı da ortaya çıkmıştı. Çünkü asıl sorun, ekonomik bir üretim düzeninin nasıl sağlanacağıydı. 

Ama “Yıldız”ın şanssız günleriydi. Çünkü bu kez de Osman Hamdi Bey 24 Şubat 1910’da öldü. Artık “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” için, eski bir dönem bütünüyle kapanmış oluyordu. 

1911: “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” Yeniden Üretime Başlıyor 

Osman Hamdi Bey’in ölümü üzerine, “Müze-i Hümayun”un yeni müdürü olan Halil Edhem Bey “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nun çalıştırılma hazırlıklarını yürütmeye başlamıştı. 

Ancak ona göre, “Çini Fabrikası” ismini taşıyan fabrika, çiniden daha çok porselen üretiyordu. Üstelik artık ülkeye Avrupa’dan çok sayıda porselen ithal ediliyordu. “Yıldız”, ekonomik olmayan bir işletmeydi ve bunlarla ne kadar rekabet edebilirdi? Bu yüzden Yıldız Fabrikası yalnız çinicilik alanında üretime geçerse, hem bu geleneksel sanat canlanacak, hem de bu kuruluş, bir çinicilik okulu görevi yapabilecekti. 

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” en sonunda 1911 yılının Temmuz ayı başlarında yeniden üretime başlamıştı. Fabrikanın bu ikinci çalışma döneminde, işler Maarif Nezareti tarafından yürütülmüştü. Buna karşılık memur ve işçilerin göreve devamları, maaş ve ücretleri “Müze-Hümayun” Müdürlüğüne bağlı kalmıştı.26 

Yani bu önemli fabrikanın başlangıçta sahip olduğu en üst düzeydeki destek, artık bütünüyle kaybolmuştu. 

Bütün bu nedenlerle, “Yıldız”ın II. Dönemi için 1908-1915 yılları arasında fabrikanın yaşadığı sorunlar nedeniyle çok az üretim yapılmıştır. 

1915-1920 Yılları: Yeniden Açılış ve “Yerli Toprak” Dönemi 

“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”nu yeniden üretime geçirme çalışmaları tam sonuç vermeye başlarken, bu kez de Birinci Dünya Savaşı başlamıştı. Böylelikle fabrika yeniden kapanmak zorunda kalmış ve çok uzun sürecek olan sessizlik dönemine girmişti. 

Savaş sırasında kapalı kalan fabrikanın, kuruluş amacıyla pek de ilgili olmayan ama o gün için çok önem taşıyan telefon ve telgraf izolatörlerinin yerli olarak üretilmesi için çalıştırılması istenmişti. Dağılmış olan eski ustalar bir araya getirilerek hazırlıklara girişilmişti. Fabrika Müdürü Mesrur İzzet Türkiye’de kaolen bulunduğuna hükümeti inandırmış ve Anadolu’nun birçok bölgesinden örnekler getirilmişti. Sonuçta istenilen özellikte yüzbinlerce fincan üretilerek ülkenin içinde bulunduğu sıkıntı ortadan kaldırılmıştı. Ancak ne yazık ki, bu izolatörlere ait hiçbir örnek elde yoktur. 

Bu arada fabrika ürünleri üzerinde ilginç bir değişiklik de yapılmıştır. Fabrikanın ilk döneminde sadece çok özel porselenlerin arkasına vurulan “Ay yıldız, tarih ve yapıldığı yılın son iki sayısı” ile birlikte “Yerli toprak” yazısı, o günlerde üretilen pek çok örneğin arkasına yazılmaya başlamıştı. 

Sonuçta, 1920 yılında İstanbul’un işgali ile başlayan Osmanlı İmparatorluğu’lnun son günlerinde fabrika da kapanmıştı. Ve sessizce duracağı zun bir süre başlamıştı. 

“Yıldız” fabrikasının bu dönem içinde ortaya çıkardığı ürünler, aslında Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantılı günlerini yansıtmaktadır. Çünkü artık hem porselenin ham maddesi, hem üretim niteliği, hem de ürün türleri değişmişti. Artık asıl sorun, günlük hayatta kullanılacak en basit porselenlerin nasıl üretileceğiydi...

III. DÖNEM (1945-1990)


Cumhuriyet’in İlk Porselen Fabrikası: “Sümerbank Yıldız Porselen Sanayii Müessesesi” 1920 yılında kapandıktan sonra, “Yıldız Çini Fabrikası” adı ilk kez 1945 yılındaki bir gazetedeki haberde duyuluştu. Ama bu kez konu çok değişikti. Fabrikadaki kalıplar, yarı pişmiş 3000 tabak, çok sayıda vazolar ve fırın, geçen kış İstanbul Defterdarlığı tarafından arttırma ile 1350 liraya bir antikacıya satılmıştı. Milli Emlak tarafından tasfiye edilerek, kendi haline terk edilmiş olan fabrika binası 12 yıl boyunca boş duracaktı.27 1957 ylında, tarihi fabrikayı yeniden çalıştırılmak için girişimler başlatılmıştı. Çünkü ülkede hiçbir porselen fabrikası yoktu ve Hükümet bir porselen fabrikası kurulmasını istiyordu. Sümerbank’a fabrikanın onarılması, donatılması ve yeniden işletimesi görevi verilmişti. Üretim için gereken makineler Almanya’da “Dorst Keramiche Maschinen Fabrik”, elektrikli fırınlar ise “Siemens” tarafından yaptırılmıştı. Böylece önce Fransız teknolojisiyle kurulan fabrika, bu kez de Alman teknolojisine göre yenilenmiş oluyordu. Yeni ismi “Sümerbank Yıldız Porselen Sanayii Müessesesi” olarak değiştirildi. Ön cephedeki Osmanlı arması kaldırıldı. Bu eski fabrika, 1.1.1962 tarihinde yeni hayatına başlamıştı. Yeni fabrikanın ilk müdürü Muzaffer Tayşi, daha sonra da Cevdet Demirok olmuştu. Üçüncü müdür ise, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi öğretim üyelerinden, Muhsin Demironat olmuştu. Fabrikanın üretimindeki amacı da artık şöyle tanımlanıyordu:28 “...Ne 16. Yüzyıla ait mavi-beyaz fayansları, ne “Eser-i İstanbul” ve ne de eski “Yıldız” porselenlerini taklit etmek değil, aksine bunlardan ilham alarak, zamanımızın sanat esprisine uygun Türk motilerini ihtiva eden porselen eşya imal etmek...” Dolayısıyla, 1962-1994 yılları arasındaki 32 yıllık süre içinde “Yıldız” ürünleri artık yeni bir kimlik taşıyacaktı. Bu kimliğin ürünleri, Cumhuriyet döneminin “...geleneği koruyan ve geleceğe dönük...” tasarım düşüncesini yansıtmaktadır. Nitekim Sümerbank tarafından çalıştırılan “Yıldız”, bir yandan eski İznik çinileri üzerinde araştırma yaparken, diğer yandan da günlük hayata yeni ürünler yetiştirmek için uğraşıyordu. Bir yandan Washington’daki İslam Merkezi’nin çini kaplamalarını üretirken, diğer yandan da en ucuz yemek takımlarını üretmeye uğraşıyordu.. 1986 yılında özelleştirme nces dönemde, Sümer-Holding yönetimi tarafından, bu tarihi fabrikanın özelilklerinin olduğu gibi korunup, ileride müze-fabrika olarak çalıştırılması ilkesi kabul edilmişti. Nitekim bu nedenle, fabrikasyon üretim azaltılmış, el üretimine ağırlık verilmişti. Ayrıca fabrika içinde dağınık olarak bulunan bütün eski örnekler özenle toplanıp değerlendirilerek, Müdüriyet binası içinde bir müze oluşturulmuştu. Bu müzenin amacı, Cumhuriyet döneminde üretilmiş olan eserleri bir araya getirmekti. Sümerbank’ın 1985-1994 yılları arasında başlattığı bu değişimin birer simgesi olması amacıyla da Osmanlı figürleri serisi ile bazı eski koleksiyon parçalarının üretimine başlanmıştı. 

IV. DÖNEM 1994:


“TBMM Milli Saraylar Yıldız Çini Fabrikası” 1959’da Sümerbank’a devredilerek o yılların hızlı sanayileşme girişimi içinde başlayan bir çalışma döneminden, 1994 yılında Sümer Holding’in özelleştirilmesine kadar geçen süre içinde büyük bir özenle korunmuş olan fabrika, artık yeni bir döneme girmişti. Çünkü Yıldız Fabrikası, 1994 yılında bütünüyle TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na devredilmiştir. Böylece tarihi “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu”, bundan böyle Türk porselen sanatının ve sanayiinin gelişmesi için yapmış olduğu önemli görevin çeşitli dönemlerini, eski sanatçılarının eserlerini sergileyen ve bu yönde özel üretim yapan bir müze-fabrika olarak çalıştırılmaktadır. 

MÜZELERDE BULUNAN “YILDIZ” İŞLERİ


Topkapı Sarayı Müzesi Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki “Yıldız” işlerinin pek çoğu 1894 yılında yapılmıştır. Bu porselenlerin alt veya arka kısımlarında genellikle fabrikanın “Ay-yıldız”lı damgası, ya da üretimde kullanılmış olan kaolenin “Yerli” olduğu gibi bilgiler yazılıdır. “Yıldız” ürünlerindeki bu tür genel damga ve işaretlerin yanında, zaman zaman sanatçı isimleri de yer almaktadır.29 Topkapı Sarayı koleksiyonlarında yer alan “Yıldız” porselenleri arasında, üzerinde kadın resimleri bulunan bir grup eser daha vardır. Ama bu porselenler doğrudan doğruya yabancı ressamların eserleriydi. Bu sanatçı grubun yaptığı porselenler teknik açıdan, daha çok Sevres porselenlerine yakındır. Nitekim isimleri belirlenen bu sanatçılar, eserleri üzerine imzalarını Latin harfleriyle atmışlardı. Et. Narcice, Wilfred de Sain, J. Della Tulla, U. Neagn, A. Nicot, F. Zonaro, Pierre Tharet.30 

TBMM Milli Saraylar


“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” sanatçıları tarafından 1894-1920 tarihleri arasında yapılmış porselenlerinden oluşan çok önemli ve büyük bir koleksiyon, Milli Saraylar’a bağlı Dolmabahçe Sarayı ile diğer saray, köşk ve kasırlarda bulunmaktadır. Bu koleksiyonun en önemli grubu, boyları 24 ile 235 santimetre arasında değişen salon vazolarıdır. Bu porselen vazolar çeşitli desen, renk ve biçimlerde işlenmişti ve dönemin en önemli mekânlarında yer alıyordu. Nitekim bu vazoların çoğu, bu gibi salonlarda simetrik olarak kullanılmak üzere çift olarak üretilmiştir. Üstelik bu vazolara çiçek de konulamıyordu, çünkü pek çoğunun kapağı vardı. “Yıldız Fabrika-i Hümayunu”nun sahip olduğu tekniklerle, genellikle en çok 70 santimetre yüksekliğindeki porselenler tek parça olarak yapılabiliyordu. Ancak Dolmabahçe Sarayı’nda boyu 235 santimetreye kadar olan çok büyük vazolar vardır. Bu vazolar, çeşitli boyda ve biçimde parçalar halinde hazırlanıp pişirilebiliyordu. Nitekim “Yıldız” sanatçıları tarafından tasarlanmış, en büyük boyutlu vazolar da, dönemin porselen fırınlarının boyutlarına uygun olarak yapılmıştı. Bu parçalar ayrı ayrı pişirilip, dekorlama işlemleri tamamlandıktan sonra da ayak, gövde ve boyun kısımları, madeni parçalar ve çeşitli civatalar kullanılarak birleştiriliyordu.31 Milli Saraylar koleksiyonundaki vazolar üzerinde, daha çok figürlü figürsüz kır ve orman manzaraları, İstanbul’un çeşitli tarihi ve doğal mekânların manzaraları ile bitkisel süslemeler vardır. Bu resimlerin büyük bir bölümünde, ressamın imzası yer almaktadır. 

“YILDIZ” İŞLERİNDE KULLANILMIŞ OLAN AMBLEMLER


“Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” amblemi “ay yıldız”dır. Bu amblem bile bu önemli girişimin niçin başlatıldığını açıkça gösterir. Bu amblemin altında bazen yeşil, bazen de altın yaldızla, fabrikanın kurulup üretime başladığı kabul edilen “1312 H.” Tarihi yazılmıştır. Bu tarihin altında bulunan sayılar, eserin yapım yılını tanımlamaktadır. Örneğin “1312 sene 4” yazılan eserin, “Fabrikanın 4.yılında üretildiği” anlaşılır. 1894 yılından başlayarak 1909 yılına kadar fabrikada üretilmiş eserlerin üzerinde bu kodlama sistemi kesiksiz olarak sürdürülmüştü. 1909 yılında II. Abdülhamid dönemi ile birlikte “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” kapandığı için bu çalışma düzeni de kesilmiştir.32 1911-1918 yılları arasında, başlangıçtaki düzenden bütünüyle uzaklaşılmıştır. Tasarım ve teknoloji de değişmeye başlamıştı. Nitekim yapılan porselenler artık “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” ürünü değildi. Ürünler teknik yönden eski kalitesinden uzaklaşmıştı. Amblemler ise kırmızı, mavi, siyah olarak yazılmış ve tarihleme sistemi de değişmiştir.33 Fabrika’nın Sümerbank tarafından çalıştırıldığı yıllar içinde ise, amblemler yeniden değişmiştir. Fabrika TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’na bağlandıktan sonra ise amblemler yeniden değiştirilmiştir. 

DİPNOTLAR

  • 1. KÜÇÜKERMAN, Önder. DÜNYA SARAYLARININ PRESTİJ TEKNOLOJİSİ, PORSELEN SANATI VE YILDIZ FABRİKASI, Sümerbank Genel Müdürlüğü yayını, 1987, İstanbul
  • 2. KÜÇÜKERMAN, Önder, Kendisi Küçük, Türk Sanatına Katkısı Büyük Kuruluş: Yıldzı Sarayı’ndaki Çini Fabrikası, S 48-51, ANTİK&DEKOR, sayı 6, 1990, İstanbul
  • 3. KOCABAŞ, Hüseyin, PORSELENCİLİK TARİHİ, s 48, Bursa, Yeni Basımevi, 1941, Bursa
  • 4. CEZAR, Mustafa, SANATTA BATI’YA AÇILIŞ VE OSMAN HAMDİ, s 212, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 109, 1971, İstanbul
  • 5. CEZAR, Mustafa, SANATTA BATI’YA AÇILIŞ VE OSMAN HAMDİ, s 212, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 109, 1971, İstanbul
  • 6. KÜÇÜKERMAN, Önder, DÜNYA SARAYLARININ PRESTİJ TEKNOLOJİSİ, PORSELEN SANATI VE YILDIZ FABRİKASI, s 71, Sümerbank Genel Müdürlüğü yayını, 1987, İstanbul.
  • 7. ÇAĞMAN, Filiz, Saray Nakkaşhanesinin Yeri Üzerine Düşünceler, s 36, Sandoz Kültür Yayınları No: 11, 1991, İstanbul
  • 8. KÜÇÜKERMAN, Önder, YILDIZ SARAYI’NDAKİ ÇİNİ FABRİKASI VE MİLLİ SARAYLARDAKİ YILDIZ PORSELENLERİ KOLEKSİYONU, s 57, TBMM Dergisi, Sayı 4, 1987, Ankara
  • 9. KÜÇÜKERMAN, Önder, YILDIZ SARAYI’NDAKİ ÇİNİ FABRİKASI VE MİLLİ SARAYLARDAKİ YILDIZ PORSELENLERİ KOLEKSİYONU, s 57, Bursa, Yeni Basımevi, 1941, Bursa.
  • 10. KOCABAŞ, Hüseyin, PORSELENCİLİK TARİHİ, s 67, Bursa, Yeni Basımevi, 1941, Bursa
  • 11. CEZAR, Mustafa, SANATTA BATI’YA AÇILIŞ VE OSMAN HAMDİ, s 213, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 109, 1971, İstanbul
  • 12. KÜÇÜKERMAN, Önder, “Sanayi Devrimi’nin İstanbul’daki Renkli Bir Mirası Olarak “Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu” ve Sekiz Ünlü Sanatçı, s 4, TOMBAK, sayı 4, 1995, İstanbul
  • 13. BOYAR, Pertev, OSMANLI İMPARATORLUĞU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVİRLERİNDE TÜRK RESSAMLARI, s 35, Jandarma Basımevi, Ankara
  • 14. ÇOKER, Adnan, OSMAN HAMDİ VE SANAYİ-İ NEFİSE MEKTEBİ, s 50, Mimar Sinan Üniversitesi yayını, 1983, İstanbul
  • 15. İSLİMYELİ, Nüzhet, Asker Ressamlar ve Ekoller, s 38, Asker Ressamlar Sanat Derneği yayınları, sayı 1, 1965, Ankara
  • 16. GEZER, Hüseyin, TÜRK HEYKELİ, s 57, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, No: 225, 1984, Ankara
  • 17. BOYAR, Pertev, OSMANLI İMPARATORLUĞU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVİRLERİNDE TÜRK RESSAMLARI, s 118, Jandarma Basımevi, Ankara
  • 18. YETİK, Sami, RESSAMLARIMIZ, s 74, marifet basımevi, 1940, İstanbul
  • 19. BOYAR, Pertev, OSMANLI İMPARATORLUĞU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVİRLERİNDE TÜRK RESSAMLARI, s 194, Jandarma Basımevi, Ankara
  • 20. BOYAR, Pertev, OSMANLI İMPARATORLUĞU VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ TÜRK RESSAMLARI, s 60, Jandarma Basımevi, Ankara
  • 21. KÜÇÜKERMAN, Önder, Sanayi Devrimi’nin İstanbul’daki Renkli bir Mirası Olarak: Yıldız Çini Fabrika-i Hümayunu ve Sekiz Ünlü Sanatçı, s 4, TOMBAK, sayı 4, 1995, İstanbul
  • 22. KOCABAŞ, Hüseyin, PORSELENCİLİK TARİHİ, s 65, Bursa, Yeni Basımevi, 1941, Bursa
  • 23. KOCABAŞ, Hüseyin, PORSELENCİLİK TARİHİ, s 65, Bursa, Yeni Basımevi, 1941, Bursa
  • 24. KARAKAŞLI, Semra (KÜÇÜKERMAN, Önder, BAYRAKTAR, Nedret) MİLLİ SARAYLAR KOLEKSİYONUNDA YILDIZ PORSELENLERİ, s 38, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı yayını, 1998, İstanbul
  • 25. CEZAR, Mustafa, SANATTA BATIYA AÇILIŞ VE OSMAN HAMDİ, s 213, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, 109, 1971, İstanbul
  • 26. CEZAR, Mustafa, SANATTA BATIYA AÇILIŞ VE OSMAN HAMDİ, s 24, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, 109, 1971, İstanbul
  • 27. Yıldız Çini Fabrikası, s 197, Arkitekt, 161-162, 1945, İstanbul
  • 28. Sümerbank Yıldız Porselen ve Çini Sanayii Müessesesi broşürü (tarihsiz)
  • 29. BAYRAKTAR, Nedret, Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki İstanbul Manzaralı Yıldız Porselenleri, s. 30, Sanat Dünyamız, Yıl 5, sayı 15, 1979, İstanbul
  • 30. BAYRAKTAR, Nedret, Kadın Tasvirli Yıldız Porselenleri, s. 2, Sanat Dünyamız, yıl 8, sayı 23, 1981, İstanbul
  • 31. KARAKAŞLI, Semra (KÜÇÜKERMAN, Önder, BAYRAKTAR, Nedret), MİLLİ SARAYLAR KOLEKSİYONUNDA YILDIZ PORSELENLERİ, s 38, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı yayını, 1998, İstanbul
  • 32. BAYRAKTAR, Nedret, ÇİNİ FABRİKA-İ HÜMAYUNU MAMULATI AYYILDIZ DAMGALI PORSELENLER, YILDIZ PORSELENLERİ, s 56, Antik Dekor, Sayı 6, Nisan, 1990, İstanbul
  • 33. BAYRAKTAR, Nedret, ÇİNİ FABRİKA-İ HÜMAYUNU MAMULATI AYYILDIZ DAMGALI PORSELENLER, YILDIZ PORSELENLERİ, s 56, Antik Dekor, Sayı 6, Nisan, 1990, İstanbul

(Antik Dekor Sayı 70, syf:78-90)