BEDRİ ZENGİNKUZUCU 

Teknolojinin hızlı değişim ortamında günümüze kadar çeşit çeşit otomobiller gelip geçmiş, sahipleri tarafından tepe tepe kullanıldıktan sonra hurdalığı boylamıştır. Ancak otomobile karşı sıradan bir ilgiden öteye bir vefa borcu besleyen kişiler de var. Onlar için otomobiller yaşamlarının en güzel anlarını paylaştıkları bir dost gibidir ve daima nostaljik bir duygunun temelini oluştururlar. Ayrıca bazı otomobiller üretildikleri yıllarda dünyaca kabul edilen bir mükemmellik standardına uygun değerde sayılırlardı. Zaman geçtikçe de bu değer yargısı yerini kalıcı ve silinmeyen bir değer olgusuna bırakmış sayılır. Ortaya çıkan ise artık eski bir otomobil değil, bir klasik otomobildir. Esas anlamda, dünyaca tanınmış en değerli klasik otomobiller 1925-1942 tarihleri arasında imal edilen ve heybetli radyatörleri, uzun motor kaputları, uzun kıvrımlarla uzanan çamurluklarla temsil edilen ünlü markalardır. Rolls-Royce, Bentley, Rispano-Suiza, Duesenberg, Bugatti, Mercedes-Benz, Delahaye, Alfa Romeo gibi ünlüler bu sınıfta bulunurlar. Ama, her biri bir servet değerinde olan bu klasikler bugün koleksiyoncuların garajlarında kalıcı bir mekan bulmuşlar ve arada bir Sotheby`s, Christie`s gibi ünlü müzayede kuruluşlarının kataloglarına girebilmişlerdir. 
 

Son yıllarda ise otomobiller arası kalıcı değerler sınıfına birçok 1950`li ve 1960`lı Avrupa ve Amerikan otomobillerin katıldığı görülmüş ve bu sayede klasik otomobil kavramı oldukça genişlemiştir. Bunların bir kısmının büyük kentlerimizde taksi hizmeti verdiklerini çocukluğumuzdan hatırlarız. Bugün hala bazı uzatılmış tipleri kavuniçi rengine boyanmış dolmuş hizmeti vermeye devam ediyorlar. Ne yazık ki bunların hepsi de kalıcı bir değer edinmiş ve klasik otomobiller arasına girmiş modeler değil. Evet, örneğin tüm Austin`ler, tüm Chevrolet`ler, tüm Ford`lar, tüm Chrysler`ler klasik sayılmazlar. Ama bazı otomobiller var ki tümüyle klasik otomobil sınıfında sayılan modeler çıkarmıştır. Jaguar, MG, Porsche, Ferrari, Maserati, Lotus gibileri bunların birkaçıdır. Fakat bir Ford`un 50`li modelleri arasında Thunderbird, Victoria Sunliner ve bazı Fairlane 500`ler kanıtlanmış klasik değerdedirler. Chevrolet`in Corvette serisi ve 1955 modelinden sonraki tüm tenteli spor modelleri klasikleşmiştir.

Cadillac gibi ünlü bir lüks markanın sınırlı sayıda üretilen Eldorado serisi her zaman büyük değer taşımıştır. İngiliz binek markalarının çoğunun spor otomobilleri vardır. Bunların arasında MG`den başka Austin-Healey Triumph TR3, TR4 serisi tüm Sunbeam ve Volvo`nun İngiltere`de imal ettirdiği P1800 modeli tartışmasız klasik otomobiller arasında sayılırlar.

Hatta bugünlerde isimlerine artık rastlamadığımız Hudson, Nash, Besoto, Simca, Borgward, Glas, MSU, Studebaker, Kaiser gibi markalar bile geride klasikleşmiş bazı spor veya binek tippler bırakmışlardır. Sağlamlık, kalite ve zamanla aşınmayan bir estetik yapıyı biraraya getiren 1950`li yılların Amerikan otomobilciliği böylelikle her devirde ve her türlü şartlarda restorasyonu mümkün olan otomobilleri miras bıraktı bizlere. Rock`n Roll devrinin çift renklere boyanmış ve bol nikelajlı panjurlarıyla kuyruklu arka çamurluklarını savurarak homurtulu sekiz silindirli motorlu yol "tekneleri"ni gördüğümüzde her zaman içimizi bir nostalji ateşi sarıyor, değilmi? Durumları bu ateşi maddi yönden beslemeye müsait olanlar ise zengin bir klasik otomobil koleksiyonu yaratmaktadırlar. Sanayici Mehmet Arsay Bey, pırıl pırıl klasik otomobil koleksiyonuna bir de üretilen ilk otomobil olarak bilinen 1886 model Benz'in replikasını koymuştur. Otomobilin 100. yılının kutlandığı 1986`da özel olarak yaptırılan bu model bir çok restore edilmiş klasik araçla birlikte özel bir garajda tutuluyor. Savarona yatını restore ettiren Kahraman Sadıkoğlu`da bir klasik otomobil tutkunu olarak bilinir. Onun gizli tutulan koleksiyonundan değerli Rolls-Royce, Bentley ve Jaguar'ların yanısıra bazı özel yapım Ferrari`lerin de gelip geçtiği söyleniyor. Elektronik Bilgi İşlem Mühendisi olan Adnan Koru Bey`in tutkusu ise özellile dönemin en basit güzelliklerini en muhteşem ölçülerde sunan Buick ve Cadilac modellerinde yoğunlaşmış. Yurdumuzdaki klasik otomobil koleksiyoncuları arasında müstesna bir yeri olan bir de bayan Ayşe Ataman var. Otomobil merakı babasının ona hediye ettiği 1939 model Mercedes Benz ile başlamış, bugün ise hepsi mükemmel restore edilmiş 40' a varan Amerikan ve İngiliz Spor otomobillerinden oluşan geniş bir koleksiyona dönüşmüş. Bir zamanlar takvimleri de basılan bu güzel koleksiyon pırıl pırıl bir ortamda aile şirketine yakın bir garajda sergileniyor. Çoğu tenteli ve tek kapılı spor modellerden oluşan bu koleksiyonu bir arada görmek derin nostalji duyguları uyandırıyorsa da Bayan Ataman henüz koleksiyonunu tamamlanmış saymıyor.

Elinde 1955 Corvette, 1956 Thunderbird ve sadece 815 tane çıkarılan el yapımı Cadillac Eldorado Convertible'den biri bulunmasına rağmen, halen bir Facel Vega veya Bugatti hayal ediyor. Ancak günümüzde otomobil tutkunu olmanın sınırı yok. Her geçen gün Avrupa, Amerika ve hatta Japonya'da sıradışı özel yapım spor ve CT otomobilleri çıkarılıyor. Bunların tabii ki klasik otomobil payesini alabilmek için bir zaman geçmesi gerekir. Fakat bazılarını görür görmez klasikleşeceğine kanaat getirmek de mümkün. Örneğin, uzun burunlu ve homurtulu V-lO motoruyla Dodge Viper'e modem bir klasik gözüyle bakılabilir. 

Her yeni spor otomobili bir klasik otomobil edası ve hatlarını taşımakta üstelik de teknolojinin en son yenilikleri ile gelmekte. Hele Ferrari'nin F40 ve yeni F50 gibi yalnız müzayedelerde ve garajlarda görülebilen modelleri bizdeki yastık altına yatırılan altınlar misali durdukları yerde değerlenmesi için alınan eserler sayılırlar.

İşte böyle sürüp gidiyor şu cıvıl cıvıl otomobillerin tutkusu. İnsanoğlunun mekanik aletlere olan yakınlığına bakılacak olursa da gelecek yüzyılımızda çevre duyarlılığı otomobillere karşı bazı ciddi yaptırımlar getirseler bile güzel otomobillerin koleksiyonculuğu devam edip gidecek. Düşünün bir kere ağır geniş bir kapıyı açıp yüksek minderli deri koltuğa oturduğumuzda ellerinizi mika kaplı geniş direksiyona yaslamış gözlerinizi kapatıp dalıyorsunuz. Altınızda bir 56 Bel air veya bir E tipi Jaguar olabilir ve kendinizi nostalji koridorlarına bırakıyorsunuz. 

Sorarım size bu tutku hiç biter mi?